23 Nisan 2010 Cuma

bla bla


"Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup "Aşk" sanıyorsunuz!"
                                                                            
-William Shakespeare-


Aşk nedir? Düşününce pek de mantıklı bir cevap bulamıyor insan ama Shakespeare'de katılmıyor açıkçası...Yaşadığın bu duygu patlaması nasıl oluyorda aşk oluyor sonra derecesi nasıl ölçülüyor? Yeşilçamda aşklar nasıl saf nasıl temiz oysa, ordaki gibi yaşayacağız sanıyoruz bütün aşkları, biyerde o insanlara özeniyoruz...Belki ordaki gibi rüyalar gerçek olmuyor çoğu zaman ya da Romeo elinde bir buket gülle gelmiyor kapına, kendi döneminin belki geçmişe göre yozlaşmış, değişik aşk stilinde yaşıyoruz ilişkileri,tahammüllerimiz daha az artık,beklentilerimiz daha çok,ruhsuz mektuplar bizi soğutmuş sevgiliye bir kaç satır yazmaya...Erkeğin kalbine giden yolun midesinden geçtiğini unuttuk belki de çoğumuz börek böreğemiyoruz sevdiğimize yada bir sade kahveden mahrum bırakıyoruz onu...Sevecekse sever zaten deyip işi salıveriyoruz yokuş aşağı, hiç dururmu bir kartopu dik yamaçta, büyüdükçe büyüyor çığ olup tam kafamıza düşüverinceye dek farketmiyoruz, emek vermeliyiz oysa. Sevdiğimizi hissettirmeliyiz,belki dağları delemeyiz ama onu düşündüğümüzü,sevdiğimizi söylemeliyiz ufak kaçamaklarda.


Birbirine gömülmüş matruşkalar gibi
Mabetler inşa ettim yüreğimde
Sevdam sana özgü
Tedirgin değilim desem yalan söylerim
Gelmessin diye çok korkuyorum
Tüylerim ürperiyor sesini duyduğumda
Sana doğru sürükleniyorum
Dilsiz,kör,sağır

Her şarkının son kuplesinde iç geçiririm
bir bilsen nelerimsin ?
yaşadıklarımın temiz yanısın
sıradışı hikayemsin
Ve ezberden okuyorum
Aşkı sana,
Okuduğumuz şiirler gibi değil
Özel,bize özgü şeyler

Sonra sen bir nisan mutluluklarından
Farklı kahkahalar atıyorsun
O an bahar geliyor işte
Kırmızılar,yeşiller,maviler
herbir yanda
Ve ben,
Baharın aşkla geldiğine inanırım
Seni de baharda buldum ne de olsa
En uzun oyununu oynuyorum çocukluğumun
Zili hiç duymuyorcasına

Bayezid Külliyesi